*** SEVGİ YOLU ***
  Şiirler
 

Sen Varsın
Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir selviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen; seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın

ABDURRAHİM KARAKOÇ.....
 

NE ZAMAN ANARSAM SENİ

 

 

 

Ne zaman anarsam seni kararım kalmaz 'ım
Senden ayrı gözüm yaşın kimseler silmez
'ım
Sensin ismi baki olan sensin dillerde okunan
Senin aşkına dokunan kendini bilmez
'ım

Sen yarattın cism u canı sen yarattın bu cihanı
Mülk senindir kerem kanı kimsenin olmaz
'ım
Okunur dilde destanın açılır bag u bostanın
Sen baktığın gülistansın gülleri solmaz
'ım

Aşk bahrına dalmayan canını feda kılmayan
Senin cemalin görmeyen meydana gelmez
'ım
Zor olur aşıkın işi durmaz akar gözün yaş
Senden ayrı düşen kişi didarın görmez Alah'ım

Aşık Yunus seni ister lütf eyle cemalin göster
Cemalin gören aşıklar ebedi ölmez
'ım
Yunus Emre



 

DUA

Bende sıklet , sende letafet....
Allah'ım affet !

Lâtiften af bekler kesafet....
Allah'ım affet !

Etten ve kemikten kıyafet.....
Allah'ım affet !

Şanındır fakire ziyafet...
Allah'ım affet !

Âcize imdadın şerafet....
Allah'ım affet !

Sen mutlatsın ,bense izafet !
Allah'ım affet !

Ey kudret , ey rahmet , ey re'fet !
Allah'ım affet !

Necip Fazıl KISAKÜREK



Kalem Alsam Yazsam Dividim Yetmez
Tükenir Kağıtlar Kelamım Bitmez
Eririm Karşinda Dizlerim Tutmaz
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Öyle Bir içimde Büyük Heybetsin
Nasil Anlatayım Yoktur Benzerin
Çiçekler içinde Açan Meleksin
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Yazamaz Kalemler Yazamaz Divitler
Yazamaz Sultanım, Sultanım Seni….

İsyan Edenleri Hakka çevirin
Bir Bakışta Ona Muhabbet Verin
Güzel Nurun Yıkar Günah Kirleri
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Seni Görmeyenler Bunu Anlamaz
Aşka Düşen Gönül Beni Kınamaz
Cümle Bilgin Gelse Yine Yazamaz
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Yazamaz Kalemler Yazamaz Divitler
Yazamaz Sultanım, Sultanım Seni….

Cennet Görünüyo O An Yüzünden
Lalelere Merhem Tatlı Sözünden
Kurtuluşa Eren Tutan Elimden
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Nice Derman Gizli Ela Gözünde
Derdini Unutur Bakan Yüzüne
Seninle Geleyim Bende Rabbim’e
Yazamaz Kalemler Sultanım Seni

Yazamaz Kalemler Yazamaz Divitler
Yazamaz Sultanım, Sultanım Seni….

 









Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin

***
Her dideden gören o, her yüzden görünen o
Ey göz anı görmesen de görür seni sevdiğin
Sanma ansız bir dem var, her demdir o sana yar
Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin

İsteyen seni odur, sen anı istemesen
Dileyen senden ön o, sen anı dilemesen
Bildiren sana odur, sen anı bilmesen
Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin

Gafil olsan aşina sanma ki gafil odur
Ger dile ger dileme emrine kafil odur
Bi-gane sensin ana, bil sana vasıl odur
Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin

Sen müridim deme kim istemiş murad anın
Sen zakirim deme kim zikr eden o, yad anın
Gamı şadıbir dem et, gam anındır şad anın
Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin

Hulusi yardır gören baktığın ve gördüğün
Sen erdim deme ana ermiş sana erdiğin
Canını alan odur, yoluna can verdiğin
Sen yar olmasan dahi
Yardır sana sevdiğin...

 

 

BULDUM
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

ERDEM BEYAZIT

 





EY CAN

Ben sabit şeyleri sevmem ey can
Sen
Eğer beni dinlersen
Çağlayan ırmak ol..
Ve gönül gönderine çekilmiş
Nazlı nazlı dalgalanan
Bayrak ol..

Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol..
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol..

Ben bulanıklığı sevmem ey can
Sen
Yayla pınarlarından akan
Sulardan berrak ol..
Göl olma, gölet olma, baraj olma
Kanak ol..

Ben uykuları da sevmem ey can
Uykulardan uzak ol..
Kış günü karları yarıp çıkan
Beyaz bir gül
Mavi bir zambak ol..

Ben zaafları da sevmem ey can
Hakikatleri sarıp-sarmalayan
Zaaflardan ırak ol..
Geri dur geri dur ey can
Nefret sarayındaki sultanlıktan
İlim ocağında çırak ol..

Sana tavsiyemdir ey can
Zalimlerin boynunda süslü kravat olacağına
Var bir garip ölünün üstünde
Kefen ol
Kimsesiz gelinlerin yüzünde
Duvak ol..

ABDURRAHİM KARAKOÇ..





Bırakmıyorlar...
 

Yadelden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar
Rüyada,mektupta albümde seni
Bulmak istiyorsun bırakmıyorlar

Umutlar hayaldir acılar gerçek
Çileye mahkumsun,kim ne bilecek
Ya bir kuru selam, ya bir top çiçek
Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar.

Otuz yıl ağladın hep yana yana
Yeter, yazık diyen olmadı sana
Vefasız dostluğa kalleş zamana
Gülmek istiyorsun bırakmıyorlar

Çalış derler ayak, bağlı el bağlı
Konuş derler,dudak bağlı,dil bağlı
Kalk git derler, kapı bağlı,yol bağlı
Kalmak istiyorsun bırakmıyorlar

Aydınlık ararsın her gün her yere
Çekerler önüne yedi kat perde
Zulüm kimden gelir,adalet nerde?
Bilmek istiyorsun,bırakmıyorlar

Yıllar boyu uykuların bölündü
Uçacakken kanatların yolundu
Hayat hakkin vardı elden alindi
Ölmek istiyorsun bırakmıyorlar.

                       Abdurrahim KARAKOÇ


SANA YÖNELDİM

Bir ana serçenin iç güdüsünde
Tavus kuşlarının ince süsünde
Nice örümceğin ak örtüsünde
Hep seni gördüm sana yöneldim

                                 Saray dedikleri yapılar gördüm
                                                     Mülk senindir dedim
                                                     Sana yöneldim

Kul gördüm kuluna haset çekmede
Kin tohumunu nesil nesil ekmede
Bir yudum su verse başa kalkmada
Muhtaç etme diye sana yöneldim

                           Kulunu hor görür üstten bakardın
                                               Bir söz ile nice gönül yıkardın
                                               Zulmün neşterine arka çıkardın
                                               Şimdi hicabınla sana yöneldim

Ne yaralar gördüm ilaç kar etmez
Ne hastalar gördüm gecesi bitmez
Yine de sabreder isyana gitmez
Hayran hayran bakıp sana yöneldim

                    Taş yürekler gördüm, kurşunlar delmez
                                        Yüz adım giderim bir adım gelmez
                                        Vermeyen verenin kadrini bilmez
                                        Bilen bilir dedim sana yöneldim

Gördüm daha nice yoldan sapanlar
Dünya malın putlaştırıp tapanlar
Haram harmanında hasat yapanlar
Halime şükredip sana yöneldim

                        İnsan karıncaya hükmeder sandım
                                            Bir gün bir yuvaya gizlice indim
                                            Rızkına saygıyı görünce dondum
                                            Nice ibret ile sana yöneldim

Zor günde çareyi sende bulanlar
Peşinden şeytana ortak olanlar
Ölçüde tartıda yalan dolanlar
Şahit ola, ola sana yöneldim

                       Komşu kapısını usulca vurdum
                                           Aç mıdır, tok mudur gizlice sordum
                                           İki lokmam vardı birini verdim
                                           Rızanı almaya sana yöneldim

Evlatmış dünyada mürivet tacı
O tacı kaybetmek ne büyük bir acı
Sabır buyurmuşsun onun ilacı
Oda sende diye sana yöneldim

                        Çektim gözlerimden gaflet tülünü
                                             Neyleyim mevsimlik dünya gülünü
                                             Dilerim ki kulun ahir çölünü
                                             Gül gülüstan ile sana yöneldim

Rızan için karşılıksız verenler
Rızan için gönüllere girenler
Müjdelenmiş kalp gözünden görenler
Müjdemi almaya sana yöneldim

                          Bilemedim verdiğin can kıymetini
                                              Bir nefes sağlığın has nimetini
                                              Gerçi yüzüm yok ya o rahmetini
                                              Yinede ver diye sana yöneldim


         YUNUS EMRE
 
                     

 

Kalpte açan çiçekler vardır. Gıdaları aşktır.

Adı GÜL dür o kalp çiçeklerinin Kalpten başka bir yerde yetişmez. Başka bir yerde büyüyemezler

O GÜLLER aşkın sevdasıdır.

O GÜLLER kalbin meyvesidir.

O GÜLLER cennetin aynasıdır.

O GÜLLER Muhammed rayihasıdır.

O GÜLLER hasretin kanlı yarasıdır.

O GÜLLER ötelerin rüzgarıdır.

O GÜLLER SEVGİLİNİN AYNASIDIR!!!!



YAĞMUR

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah GENÇ 

 

 



Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
N.F.KISAKÜREK


 Bolca, bolca verdin gönül aşımı 
 Aşkınla sel ettim şu gözyaşımı
 Hiç kimseye eğmediğim başımı
 Yalnız sana eğdim sana yöneldim

                                Beşer kazanında piştim pişeli
                                                    Kimi üzgün gördüm, kimi neşeli
                                                    Kimi döner durur aşka düşeli
                                                    Pervaneler gibi sana yöneldim
 

CANI CAN EDEN DOST...

Mevla ile dost olan dost

Dostluğa çağıran dost

Günler seninle güzel

Gül diken ayıran dost

 

Bir yüz halka dönük

Allah’a yalvaran dost

Kalbinde güzel konuk

Yücelere varan dost  

 

Gönüllere taht kuran

Yaraları saran dost

Yolculara yol olan

Yolları onaran dost

 

Ön sonu terkeden

An sırrına eren dost

Anlardan dünya kuran

Yüzyıllar dolaşan dost

 

Alemleri kuşatan

Zamanları aşan dost

Gül yüzüyle nur saçan

Bülbülleri yakan dost

 

 

dua ufkunda her gece seninleyim diyebilmektir DOSTLUK

Bir Dervişten Nasihatlar

Emanete ihanet etmeyin..
Halinizden şikayet etmeyin..
Büyüğünüze emretmeyin..
Boş şeylerde ısrar etmeyin..

Cahillerle sohbet etmeyin..
Nefesinizi boşa tüketmeyin..

İnsanları bekletmeyin..
Etrafınızı kirletmeyin.
Hayatinizi mahvetmeyin..
Kimseye minnet etmeyin.

Insanları yüzüne karşı methetmeyin..
Kimseye küfretmeyin..
Kötülüğe meyil etmeyin..
Malınızı boşa sarf etmeyin..

Sırrınızı açık etmeyin..
Her seyi merak etmeyin..
Suçunuzu inkar etmeyin..
Şerefinizi kaybetmeyin..
Vatanınızı terk etmeyin..

İyiliğe niyet edin..
Büyüklere hürmet edin..
Sıkıntıya sabredin.
Aza kanaat edin..

Sözünüzde sebat edin..
Bildiğinizle amel edin..
Hatanızı kabul edin..
Yaramaz ise def edin..

Varken tasarruf edin..
Alimlerle sohbet edin..
Nefsinizle inat edin..
Sofranıza davet edin..

Zararlıysa men edin..
Seviyorsanız ifade edin.
Kalpleri fethedin..
Misafire ikram edin..

Muhtaca yardım edin..
Bilseniz de istişare edin..

Tehlikeye dikkat edin..
Hakkı teslim edin..

Unutacaksanız kaydedin..
Esirgemeyin lütfedin..
Gariplere merhamet edin..

Kazanmaya gayret edin..
Çalışanı takdir edin..
Başarıyı tebrik edin..

Mazereti kabul edin..
Her an tevekkül edin..
Hastaları ziyaret edin.
Çocuğunuzu terbiye edin..

Herkese tebessüm edin..
Güvenseniz de kontrol edin..
İnanmayana ispat edin..
Fakirleri gözetin..
Hayır için sarf edin..

BANA DA DUA EDIN.

Ben Böyle Olmamalıydım

Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra...
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
'Allah(C.C.) ' deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü...
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam
.



 

Seni Öyle Özledim ki

Sana geleceğim açılsın yollar
Bitmiyor hasretim içim kan ağlar
Bu gönül derinden ah edip sızlar
Senin aşkın yakar beni akar sultanım
Senin aşkın yakar beni sultanım
Öyle özledim ki sultanım seni
Aşkın tutsak etti hem düşlerimi
Sevdalıyım sana kabul et beni
Senin aşkın yakar beni yakar sultanım
Sana kavuşursam tüm yaram diner
Hasretim dertlerin kederim biter
Duy bak aşığı sana ne sözler
Senin aşkın yakar beni yakar sultanım
Senin aşkın yakar beni sultanım
Öyle özledim ki seni sultanım seni
Aşkın tutsak etti hem düşlerimi
Sevdalıyım sana kabul et beni
Senin aşkın yakar beni yakar sultanım
Senin aşkın yakar beni sultanım

 

 

Yokluğunu Çekemem

 

Bilmediğim uzakta, kaybolmazsın umarım
Açık gider gözlerim sensiz nasıl yumarım
Kalbimi yüreğimi işte sana sunarım
Senin derdin sinemde! yokluğunu çekemem
Hazan olur bağlarım, bir gül bile dikemem.

Kara gurbet böylesi kahırlarla zor gelir
Terk eylesem diyarı külfetlidir ar gelir
Gönlüm sığmıyor çabam yetersizdir dar gelir
Hasretlerin bağrımda! yokluğunu çekemem
Kurur göz pınarlarım, bir tek damla dökemem.

Yokluğunu düşünmem, varlığınla coşarım
Nice aşılmazları ben sevdanla aşarım
Sensiz tat yok hayatta, sen var isen yaşarım.
Mutluluğun yolunda, yokluğunu çekemem!
Kalp gözüm sana bakar başkasını göremem

Zahiri terk eyledim mânâmın sahibisin
Nakşeylenmiş ruhumun, hattatı kâtibisin
İlmek ilmek hücremin örülmüş nasibisin
Kalbim yangın yumağı yokluğunu çekemem
Senden başka kimseye asla boyun bükemem

Bu can seni bulmuşken başka nârâ yanarmı?
Gönlüm müptela sana hiç doyarmı kanarmı?
Adın düşmez dilimden, başkasını anarmı?
Gönlüm tiryakin olmuş yokluğunu çekemem
Perçinlendin kalbime, çıkaramam sökemem

Yanan gönül hanemde hep ikamet edersin
Yada gönül bahçemde bir gül olup bitersin
Sen hep şu sol yanımda, yüreğimde atarsın
Canımdan öte cansın, yokluğunu çekemem
Gönlümde tomurcuksun, başka tohum ekemem.

Bi çareyken şu gönlüm, sende huzur bulmuşken
Karanlık şu dünyama bir aydınlık olmuşken
Sevda yoksunluğuma sevda olup dolmuşken
Nolur mahrum eyleme, yokluğunu çekemem
Tükenirde şu ömrüm başka gönlü seçemem.

Gönül fırtınasına ben seninle tutuldum
Sevda kervanlarına tek seninle katıldım
Bu yangına ben kendim isteyerek atıldım
Böyle alevlerdeyken yokluğunu çekemem
Bir daha şimşek olup asla böyle çakamam

Zor halim anlaşılmaz çözülmez bilmeceyim
Sensiz ne gündüzüm ben, nede sensiz geceyim
Tarifim AŞK denilen gönülde tek heceyim
Renk katarken dünyama yokluğunu çekemem
Son nefese dek inan, başka gönle geçemem

Tutunduğum tek dalsın muallakta bırakma
Vur hançeri istersen ama bana hor bakma
Tüm bedenim kor olmuş birde yoklukla yakma
Zaman geri gelmiyor, yokluğunu çekemem
Ben sana doyamadan bu dünyadan göçemem

Aşk sarhoşudur gönlüm şimdi baygın ayılmaz
Bu dil derdini sana tam anlatmış sayılmaz
Gönülden kopan bu ses daha henüz duyulmaz
Doğan güneşimsin sen, yokluğunu çekemem
Aşk şarabı içmişim, başka bir şey içemem.

 

 

 

AŞK

Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli,
ya Allah için olmalı,
ya da Allah'a ulaştırmalı;
yoksa yerle bir olmalı.
Aşk "sevgi" boyutuna ulaşmıyorsa,
adı batmalı…
Sevgi ki, Allah'ın varlıkları
yaratmasındaki yegâne gayesi.
Sevgi ki Allahu Teâlâ'nın,
kullarına yerleştirdiği en güzel hediye.
O'ndan gelen ve ona dönecek olan en anlamlı duygu

 

AŞK 

Aşk,
Kâbe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen
...
Aşk,
Ebu Bekir adında birini yoldaş eden
Aşk,
Fatıma’nın paklığı
Zeyneb’in cesareti
Vahşi’nin keşkesi
Aşk,
Meryem
...
Aşk, İkindi
Aşk, Şimdi
Aşk, Bekleyen
Aşk, Hatice

Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde
Yine de ilk akla gelen
Sonsuz karanlıkların ortasında
Vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakan

Aşk,
Koşmak
Aşk,
Safa ile Merve arasında olmak
Aşk,
En çok ağlamayı kendine yakıştırmak
Aşk, Ummak
Koşmak, koşmak, koşmak
Aşk,
Hacer

Aşk,
En çok İsa’ya yakışan
Sabırsa Eyyub’a yazılan
Merhametse son Nebi’ye inen
Aşk,
Denizler tutuşturulduğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde
Herkesin her şeyi
Her şeyin herkesi unuttuğu günde
Aşk,
Unutmamak
...
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi
Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği
Anla işte
Aşk,
Onbir yaşındaki Muhammed’in annesi

Aşk,
Eylem
Dünyanın en güzel başkaldırması
En güzeliyle hem de dünyanın
Bir hırkadan, yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi
        
İBRAHİM SADRİ


 


 
  Toplam 75737 ziyaretçi (140711 klik) burdaydı! ARAMADIN KI, BULASIN.....  
 
***"Bir damla gözyaşında saklı “Can” ,,, Bir damla gözyaşı “Can”a hayat bulduran ..."*** "Suskunluğumu en güzel dua kıl YA RABB! ...."*** Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol