Ben zor sevdalar servim zaten
Sevda dediğin içini cayır cayır yakmalı
Yüreğim al rengine bürünüp
Gözlerimden damla damla akmalı
Ben zor sevdalar severim zaten
Dağlar devirmeliyim şirin yüzünü görmek için
Ve yüreğimdeki ateşten çöller tutuşmalı
Adının geçmediği tek bir dize söyleyememeliyim
Sırrın için ,geçmeliyim ser den bile
Keremler utanmalı aslısından
Öyle bir yanmalıyım ki aşkın ile…
Ben zor sevdalar severim zaten
En büyük düşüm olmalı ellerini bir defacık tutabilmek
Saçlarının kokusunu rüzgarlardan beklemeliyim
Aşkından yağmurlar ıslanmalı ,sırılsıklam olmalı güneş
Ve ben her gece gülsimanı görmeliyim baktığım ayda
Ellerimi kaldırıp göğe seni dilenmeliyim en aciz halimle
Ben zor sevdalar severim zaten
Güldürme hiç yüzümü, istersen her gün kahret
Senden gelen her derde ,sefa geldin demeliyim
Dilimde dua olmalı adın , gönlümde hasret
Son nefesimde bile (c)an değil seni dilemeliyim
Ben zor sevdalar severim zaten
Nazarına ermek için ,gözlerimden vazgeçmeliyim
Aşktan kör olmalıyım ,hasretinden lal
Sarhoş olmalı gönlüm ,meysiz kendimden geçmeliyim
Yok ,en kolayıdır Yar için geçmek kuru candan
Ben sensizlikte bile senle yaşamayı seçmeliyim
Ben zor sevdalar severim zaten
Öyle kolay olmamalı aşkımızın vuslatı
Her yar dediğimde yaralar açılmalı gönlümde
Kanatmalı sevdan kanamalıyım ,yanmalıyım
Göz yaşı dediğin bir zereryi su ,ben kan ağlamalıyım
İzin vermemeliyim senli yaralarımın kapanmasına
Yolmalıyım alışmak denen kabuğunu hasretin
Acını ilk günkü gibi tutmalıyım yüreğimde
Her daim sızın olmalı içimde eskilmemeli
Tebesümünü tuz edip yarama basmalıyım
Ben zor sevdalar severim zaten
Şehirler dar gelmeli bu sevdaya,
Dağlara vurmalıyım kendimi , deli yüreğim sürgün olmalı
Kasıp kavurmalısın sine mi hoyrat bir rüzgar gibi
Aşk öyle sakin ,öyle durgun olmamalı
Çarptıkça sensizliğin dalgaları içimin kıyılarına
Parçalamalı yüreğimi,yıkılmalı gurur rıhtımlarımı
Ben zor sevdalar severim zaten
Benim sevdam dillere değil, gönüllere destan olmalı
Bülbüller lal olmalı aşkından,güller hicabından solmalı
Ve aşka dair ne varsa ,eksik kalmalı senin aşkından
Aşka denilince cümle kelama senin adın düşmeli
Beklemeliyim bir ömür boyu,çöllerin yağmuru beklemesi gibi
Ve karın güneşe sevdası gibi imkansızım olmalısın
Ama ben en derin bir aşkla gündüzü beklemeliyim
Geldiğinde eriyip yok olacağımı bilerek
Ve bütün gecelerimi sana adamalıyım
Seni sürmeliyim gözlerime uykuyu silerek
Ben zor sevdalar severim zaten
Ey benim sevdası zor,vuslatı imkansız yarim
Sana dedim mi ki ölmeden kavuşsak diye
Ziyanı yok ömür gelir geçer ,sen geçme benden
Senle yaşar senle ölür,sevdanı yüreğimde ,senle gömerim
Ne çıkar kavuşmak mahşere kalsın ey nazlı yarim
Ben seni sıratın(vuslatın ) başladığı hasretin bittiği yerde beklerim
Serdar Tuncer
“Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar
sökülmez imiş.
Aşk ile insan elbet güneşe benzer ve aşksız gönül misali taşa benzer
Hayatı aşka bölünce aşk çoğalır;
bütün hayatları toplasan geriye Aşk kalır….”
Dua aynı dua, ama okuyan ağız...
Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:
Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:
- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.
Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...
- Al, der fakire. İhtiyacını karşıla!
Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:
- ALLAH aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:
- Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...
Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor.
tekrar gelir ve İmam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:
- Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:
- Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir!
Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..
Günahsız ağız
ALLAH(c.c.) Hz. Musa'ya:
" ya Musa; ban günahsız bir ağızla dua et" buyurdu. Musa(a.s.):
"Ya Rabbi, nasıl günahsız bir ağızla dua edeyim, benim öyle bir ağzım yok ki" dedi. ALLAH Ü TEALA:
"Başkalarının ağzıyla dua et, çünkü sen başkalarının ağzıyla günah işlemiş olmazsın. Öyle hareket et ki, insanlar gece gündeüz sana dua etsinler. Veya kendi ağzını temizle, ALLAH'ın (c.c.) adı temizdir, onu zikreden ağız temizlenir." Buyurdu
…